konu başlıkları

13 Şubat 2014 Perşembe

Salomon XR CROSSMAX 2 inceleme


Eminim herkesin koşu hayatında çok sevdiği hatta tutkuyla bağlandığı bir ayakkabısı, giysisi veya çantası vardır. Bu bazen bizim için ilk maratonumuz gibi önemli bir koşuda kader arkadaşı olmuş bir ayakkabı bazen de kendimizi içinde çok rahat ve iyi hissettiğimiz bir koşu ceketi olabilir. İşte XR Crossmax de benim hep çok iyi hatırlayacağım “sevgili patika koşu ayakkabım”.


Bir önceki inceleme yazımda XR Mission’dan bahsederken Salomon’un “Door To Trail” (Kapıdan Patikaya) kavramını anlatmıştım, XR Crossmax de bu ailenin bir ferdi. Şu anda 2. Serisi üretilmiş durumda, heyecanla Türkiye pazarına girmesini bekliyoruz.


İlk seri üründen, birazdan bahsedeceğim teknik bir iki sıkıntıya rağmen o kadar memnun kaldım ki ayağıma denemeye gerek bile duymadan 2. serisini yurt dışı kaynaklı bir İnternet sitesinden ısmarladım. Çok da memnun kaldım, zira 1. seride sıkıntı yaşadığım noktaların 2. seride düzeltildiğini gördüm. Bu önemli bir konu, üreticilerin sadece makyaj değişikliği yapıp bir iki renk ekleyerek yeni seri başlığı altında aslında aynı ürünü piyasaya sürmediklerinin, yorum ve şikayetleri ciddiye aldıklarının göstergesi.

2. seride ilk göze çarpan yenilik, üst burun kumaşındaki değişiklik
XR Crossmax samimi konuşmak gerekirse önceden araştırıp bilgi edinerek satın aldığım bir ayakkabı değildi. Ülkemizde özellikle patika koşu ayakkabısı konusunda çok marka ve seçenek olmamasından ötürü biraz “umduğumu değil de bulduğumu yediğim” bir ürün oldu. Bu bahsettiğim 2011 senesine denk geliyor, şimdi durum daha farklı, patika koşu yarışları ve bu konuya ilgi arttıkça çoğu markanın birçok modeline de ulaşmamız çok daha kolay hale gelmeye başladı.

2011 senesinde katılacağım 80km lik bir yarış öncesi bu ayakkabıyı Intersport Kanyon Mağazası’ndan satın aldım. Özellikle isim veriyorum çünkü birazdan bahsedeceğim destekleri konusunda hem kendilerine hem de o yıllardaki Salomon temsilci firmasına ne kadar teşekkür etsem azdır. Yarış öncesi ayakkabı ile yaklaşık 70-80km yol koştum, bunların hepsi Belgrad Ormanı patikalarında idi, yani yer yer sert, yer yer yumuşak ve kaygan toprak zeminde iniş ve çıkışlar içeren rotalardan bahsedebiliriz. Bu ayakkabı ile en uzum antrenmanım da 35-40 km civarında yaklaşık 5 saatlik bir koşu oldu. Mevsim itibariyle çok derin olmasa da su birikintilerinde koşmam gerekti, ayakkabı suya girdi çıktı.

İspanya 2011, 80km parkurunda CROSSMAX 1'lerim ve ben...
(Foto: Caner Odabaşoğlu)
Bu koşularda XR Crossmax’ten gayet memnun kaldım. Taban tutuşu (aşırı çamur hariç) ve ayağı sarışı çok başarılı. Özellikle çoğu Salomon ayakkabıda gördüğümüz hızlı bağlama sistemi ayakkabının üst ayağı çok iyi kavramasını sağlıyor. Ayağımız patikada koşarken düz yoldakine göre çok daha dengesiz ve farklı açılarda yere basabiliyor, mesela vadilerde eğime dik yönde koşarken asfaltta hiç karşılaşmayacağınız şekilde yana eğimli basmak zorunda kalıyoruz. Burada ayakkabının ayağı iyi sarması çok önemli, XR Crossmax ile kendinizi bu gibi durumlarda çok güvende hissediyorsunuz. Dolayısıyla eğer koşularınız bu tip standart dışı eğimleri içeriyor ise XR Crossmax çok doğru seçim.


Ayakkabının su yalıtımı gibi bir özelliği yok, suya bastığınız anda ayak ıslanıyor ama hafif ve havadar kumaş sayesinde kuruması da kolay oluyor. İçinde su tutmayan, aldığı suyu kolay dışarı atan ve hızlı kuruyan bir ayakkabı XR Crossmax.
Bahsettiğim 80km lik yarışta da yaklaşık 10 saat ayağımda kaldı, 1 kez çorap değiştirerek tüm yarışı tamamladım. Çok sert olmasa da iniş çıkışlar barındıran, bazen toprak bazen de asfalt zeminde geçen bu yarışta hem yağmurda hem de kuru havada koştuk, en ufak bir sıkıntı yaşamadım. Hatta birçok farklı ülkeden kadın ve erkek koşucunun ayağında XR Crossmax modeli görünce sevindim.

Gelelim 1. Seride yaşadığım sıkıntılara. İlk çift XR Crosmax ile yaklaşık 250km yol yaptığımda üst ayak kısmındaki kumaşta henüz olmaması gereken yıpranmalar ve yırtıklar gördüm. Koştuğum patikalar çalı çırpı içeren yapıda değildi, yani çalılara takılıp da yırtılmış olmasına olanak veremedim. Dikkatli bakınca yırtıkların takılma sonucu değil de sanki kumaşın kendiliğinden yıpranması sonucu oluşmaya başladığını gördüm. Zaten aşağıdaki fotoğraftan da göreceğiniz üzere yırtılmalar tam da kumaşın katlandığı pot yerlerine denk geliyordu. Benzer sıkıntıların benimle aynı zamanlarda bu ayakkabıyı satın almış ve benzer rotalarda benim kadar koşmuş iki arkadaşımda da olduğunu öğrendim. Aynı şekilde hızlı bağlama sisteminde gerdirme sonrası boşta kalan bağcık uçlarının saklandığı dil üstü cep kumaşında da erken eskimeler dikkatimi çekti.

serinin ilk ürünü olan CROSSMAX 1 ve çektiğim çileler...

Bu sıkıntıları fotoğraflar ve bahsettiğim bilgilerle Intersport yetkilileri ile paylaştım. Kısa süre sonra aynı ayakkabıdan 2. Çifti bana ulaştırdılar. Bu sefer daha dikkatli takip etmemden olsa gerek, 150 km civarında benzer sıkıntıların oluşmaya başladığını fark edince tekrar geri götürdüm. Tekrar değişim veya tam iade olanaklarını sunduklarında da bu modele 3. Kez şans vermek istemedim. Bahsettiğim gibi hem Intersport başlığı altında sevgili Murat Özkan'a, hem de Salomon temsilcisi firmaya bu yaklaşımlarından dolayı tekrar teşekkür etmek gerekir.
Bir süre sonra serinin 2.sinin çıktığını okudum. Internetten incelediğim görsellerde sıkıntı yaşanan bölgelerin malzemesinin değiştirildiğini fark edince heyecanla sipariş verdim.
Şu anda 2. Serisi ile koştuğum ayakkabıya o kadar bağlıyım ki, antrenmanlarda eskitmemeye çalışıp uzun koşulara ve yarışlara saklıyorum. Dileğim kısa sürede bu modelin Türkiye pazarına girmesi.

hızlı bağlama sistemi ile gerdirme ve dil üstü saklama cebi
Özetle XR Crossmax ayağı çok iyi saran, uzun süre ve mesafeli koşularda en ufak bir sıkıntı yaşatmayan, dayanıklı bir uzun mesafe patika koşu ayakkabısı. “Kapıdan Patikaya” felsefesi ile tasarlanmış ve üretilmiş olması hem asfalt hem de patika içeren koşularda rahatça her iki zeminde de koşabilmenizi sağlıyor. Benim gibi 1. seriden problemler nedeniyle yılmış koşucular için de 2. seri güzel günler vadediyor.



1 yorum:

  1. Öncelikle merhabalar.Erzurum'da yılın 12 ayı koşan, yıllık takviminde maraton, ultra maraton, kayaklı koşu ve biathlon olan bir sporcu olarak bu faydalı yazınızdan ötürü sizi tebrik ederim.Kayaklı koşu ve biathlon branşlarınında koşu alt yapılı olduğunu düşünürsek yaklaşık yedi ay karların altında ki bu şehirde kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır diyerek ağır kış şartlarında da iki arkadaş koşuyoruz.Özellikle bu kış biri Salomon Spedd cross GTX, Nike GTX ve yine Nike wild horse olmak üzere üç ayakkabıyı buzlu-karlı zeminlerde uzun koşularda denedik ve enteresan şaşırtıcı durumlarda karşılaştık.Hatta keşke bu ayakkabıların imali esnasında içlerinde "Designed And Tested in The Palandöken" yazdırabilseydik dedik.Her üç ayakkabı için derlenmiş şekilde duran yorumlrımızı maalesef sosyal medyada dahi paylaşamadık ve hep bir blog yapma sevdasıyla koşu perforans notları tuttuk ayakkabılara dair.Bu sene piyasaya girmiş bu ayakkabıları eminim bu denli zemin şartlarında test eden yoktur.Bu konuda sizinle iletişime geçmek isteriz.İyi koşular...yasinkaderr@gmail.com

    YanıtlaSil

Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Türkiye
2006 yılında 1.80 boyum ile 110kg olunca zayıflamak için koşsam mı diye düşünmeye başladım. Internet'te bulduğum 8 haftalık bir program gözüme zor gözükmeyince haftada 3 gün, her seferinde de toplam 20 dakika olacak şekilde koşu antrenmanlarına başladım. 8 hafta sonunda durmadan 30 dakika koşabildiğime o an kendim de inanamadım. Bundan sonra ne yapmalı diye düşünürken Amazon.com da "Koşucu Olmayanlar İçin Maraton Antrenmanı" isimli kitabı görüp maraton koşmaya karar verdim. 3 yıl içinde 5 maraton koştuktan sonra ultra maraton koşma fikrini kendime daha yakın buldum. 2010 senesinden beri aklım fikrim uzun mesafe koşularında. Ülkemizde bu sporun az bilinmesi, yapanların az olması ve maraton koşanlar tarafından bile olduğundan zor hatta imkansız olarak görülmesi epey canımı sıkıyor. Bu blog fikri de bu sıkınıdan doğdu. Gördüm ki yazması koşmasından daha zormuş...